Monday, December 20, 2010
Wednesday, December 15, 2010
Sunday, December 12, 2010
Saturday, December 4, 2010
Sunday, November 28, 2010
Saturday, November 6, 2010
MEKTUP
Yaniyor agac diyor biri. Bakiyoruz hani nerede diyorum.Gormuyorumki. Nasil yanar gorunmeden diye dusunuyorum. Ama agac yaniyor, yaniyor….Gidiyoruz yanina . Yoksa gitmiyormuyuz.Kabuklarini hissediyorum sadece ellerim geliyor aklima.Nasilda birbirlerine benziyorlar diyorum. Goremedigim yangini ellerimle hissetmeyi deniyorum. Dokunuyorum ona gozlerim bagli. Ellerim gozlerim oluyor artik.Izin yokki gozlerimle gormeme.En tanidik parcanin goz banti oldugunu anliyorum.Burnuna, cenesine, dudaklarina dokunuyorum.Cenesi yuvarlakmis diyorum, dudaklarida catlamis.banttan geri kalan yer burun diyorum.Kendi burnumu elliyorum oyle bir iz varki burnumda hep oyle kalacak gibi geliyor o anda bana.O zaman onda da vardir diyor icimdeki ben bana. Sonra saclari upuzun,bazen dalgali bazen olabildigince dimdik saclar pekte yabanci gelmiyor bana.Zamanin durdugu zamanlar kolumda yatmiyormuydu bende baskasinin.Tesbihbocekleri gibi arka arkaya.Ben ondan daha buyugum diyorum Su kucugun soz buyugun misali ona su veriyorlar bana soz. Taniyorum artik onu. Bant ta engelleyemedi diyorum.Anliyorum o gun teshbih bocekleri ile hamam bocekleri arasindaki farki.TANIYORUM ARTIK ONU.Yine basladim yayimi cizmeye.Oyle bir yay ki bazen dunyayi sigdiriyorum onun icine bazende sigdirabildigim hic bir seyi.Iste ihlamur agaci yine karsimda duruyor. Kokuyor,kokuyor, kokuyor…
Nuriye Kilinc,1992-Malatya
ABOUT MYSELF
If I could write a poem, I would want to talk about the shape of my feet while sitting on a chair for week, night and day. And how my feet would look like a big piece of flesh when I got up to go washroom or how the chair would lose its form and totally different obsession after many hours of sitting on it. I am holding someone’s belt to get down the stairs, 1-2-3-4-5, and turn right and there is toilet and goes in and there is the light let your eyes free of the black fabric. If I could write a poem, I would tell the story of the young girl beside me who feels the same torture and suffer and I wouldn’t need my eyes because I could recognize her with my hands. I do not know where she is right now; I do not know if she is happy. Maybe she is using words to tell our story. On the other hand, I chose big canvases to tell the endless sorrow I feel. I usually became black fabric and black canvas; the belt became the arrow that showed me the way. I always talk about myself because it’s me that I know best. Chair. Black fabric. Arrow. Dough and a room. Millions of people in the room and I am one of them.
Nuriye Kilinc, 2005- Toronto
Friday, November 5, 2010
Tuesday, November 2, 2010
Subscribe to:
Posts (Atom)